1. Anasayfa
  2. Din ve Felsefe

Platon ve Devlet Felsefesi Nasıldır?

Platon ve Devlet Felsefesi Nasıldır?
platon ve devlet
0

platon devlet, platon sözleri, platon kimdir, platon ahlak anlayışı, platon devlet özet, platon kitapları, platon aristoteles, platon akademisi, platon bilgi, platon biyografi, platon cisimleri, mağra alegorisi, gemi alegorisi

Özet

Platon devlet kavramı, yönetimi ve teşkilatlanması üzerine sistematik yapılar oluşturmaya çalışmış ve bunu kayıtlara dökmüş bir antik çağ Yunan filozofudur. M.Ö 4. YY ‘da yaşamış olan Platon oluşturduğu düşünce akımının öncülerinden sayılır ve fikirleri bugüne kadar tazeliğini korumuştur. Yakın çağ ve günümüz Bürokrasi felsefesi sıklıkla içinde Platon’un düşüncelerini barındırır.

Günümüzde de ortaya atılan devlet ve bürokrasi teorileri en az bir yönüyle Platon’un düşüncelerinden etkilenmişlerdir. Ortaya koyduğu düşünce sistemi sistematik olması yönünden kabul edilebilir demokrasi karşıtı olması yönünden reddedilebilir olmasına rağmen düşüncenin öncülerinden olması ve düşüncenin ortaya atıldığı dönemden ötürü bu felsefe içine reddedilemez bir yeri vardır.

Platon Devlet ve toplum ideolojilerini anlatırken zamanla düşüncelerinde taviz vermiş ya da vermek zorunda bırakılmıştır. Düşünce sistemlerinin bugün ki gibi saygılar karşılanmadığı bir dönemde sırf düşüncelerinden ötürü öldürülmüş bir ustanın çırağı olarak bazı düşüncelerini zamanla değiştirmiştir. Felsefe tarihi ile ilgilenen kişiler düşüncelerinde ki değişimin Kabul görmekten çok zorlamaya yönelik olduğunu savunmaktadır çünkü Platon’un görüşleri başlı başına o dönemde kabul görebilecek nitelikte değildi.

Platon Kimdir?

Platon’un kişiliği, düşünceleri ve eseleri ile ilgili neredeyse hiç eser bulunmamaktadadır. Bu bilgilerin çoğu Platon öldükten 500 yıl sonra kendisinden önce yaşamış filozofların biyografilerini derleyen Diogenes Laertios’un kayıtlarına dayanmaktadır. Diogenes’in kayıtları antik çağ felsefesine bir ışık tutarken pek çok değerli düşünce biliminin ölmesini engellemiştir. Buna rağmen Platon ile aralarında bulunan 5 asır bazı bilgi değişimlerine ya da yanlışlarına sebebiyet vereceği kabul edilmektededir. Platon hakkında bildiklerimiz çoğunlukla rivayet masal ve hikayelere dayanmaktadır.

Uzun boylu ve geniş omuzlu birisi olduğu rivayet edilen Platon geniş omuzlarından ötürü düz(platon) olarak anılmaktadır. Buradan çıkarımla gerçek adının dahi tam olarak bilinmediği söylenebilir. Gerçekte adı Platon değilse bile kitaplarını bu isimle yazdığı için Platon olarak kabul edilmektededir.

Yunan devlet sistemi bozulup parçalandıktan sonra Yunan ve Batılı filozoflar o dönemin düşünce sistemine açık Müslüman devletlerine gitmişlerdir. Burada 7-9 asır arasında bu düşünce sistemleri Arapça olarak işlenmiş, okutulup aktarılmıştır. Endülüslerin İspanya’ya çıkarma yapmasıyla bu düşünceler doğduğu topraklara geri dönmüş ve tekrar Avrupa felsefesinin doğmasına sebep vermişlerdir.

Platon’un yüzlerce yıl boyunca İslam ülkelerinde aktarılan düşüncelerindne ötürü doğulu felsefe ve tarihçiler ona Eflatun ismini yakıştırmışlardır. İslam ülkelerinde ve felsefesinden Eflatun olarak tanınmaktadır. Tıpkı Platon gibi bu da bir yakıştırmadır.

Platon’un Hayatı

Diogenes, Platonun doğumunu 428/7 tarihine dayandırsa da Platon’un 7. Mektubundan yola çıkarak 424/3 tarihinde doğduğu düşünülmektedir. Platon, Atina’nın köklü ve asil bir ailesinde doğmuş bir soylu çocuğudur. Genç yaşından itibaren kendisi gibi soyluların uğraştığı Güreş, Oyun Yazarlığı ve Felsefe gibi elitist uğraşlar ile meşgul olmuştur.

Devlet ve Politika üzerine birçok düşünce geliştirmiş olmasına rağmen hiçbir zaman Politikaya girmemiştir. Ailesinden kalan zenginlikten dolayı muhtemelen tüm hayatını sadece felsefe yaparak geçirmiştir. Kendisi dünyanın da kabul ettiği en önemli düşünce hocalarından birisi olan Sokrates’in öğrencisidir. Muhtemelen Platon 20-30 yaşlarındayken Sokrates Yunan gençlerini yozlaşmaya yönelten düşünceleri yaydığı gerekçesi ile Yunan Demokrasisinin kararı ile idama mahkum edilmiştir. Platon’un bu dönemi anlatan “Sokrates’in Savunması” kitabı hem bu olaydan ne kadar etkilendiğini anlatır hem de Sokrates hakkında pek çok bilginin kayda geçmesini sağlar. Bu kitaba göre Sokrates asla özür dilemez ya da geri çekilmez sadece kendisine yöneltilen soruları ve ithamları kendi düşünce sitemi içerisinde cevaplar. Sokrates verilen karar neticesinde suçlu bulunur ve Baldıran Zehri içerek ölür.

Bu olaydan etkilenen Platon kesin bir biçimde demokratik yönetim biçimini reddetmiştir. Filozof Kral ya da Kral Filozof dediği bir yönetmiş biçimini kısacası bir monarşiyi savunmuştur.  Toplumu da kendi içinde sınıflara bölerek ideal bir toplum ve devlet biçimi yaratmaya çalışmıştır. Bu biçim organların çalışması mantığı ile birbiri ile çelişmediği sürece mükemmel çalışacağını söylemiştir. Platon ideal toplum ve devlet yaratma sürecinde zamanla bazı tavizler vermiştir.

Platon’un İdeal Teorisi Nedir?

Platon hayatının ve eserlerinin büyük bir bölümünde İdea ismini verdiği bir düşünce biçimini savunmuştur. İdeadan her eserinden bahsetmiş ve genel olarak birçok şeyi buna değindirmiştir. Hayatının sonuna doğru çıkardığı eserlerinde ise ideadan daha az bahsetmiş ve düşüncelerini tanrı temelli olarak şekillendirmeye başlamıştır.

Platon’un ideası aslında bir gerçeklik ve o gerçekliğin kusurlu kopyaları ile başlar. Platon idea bir dünyanın kusurlu yansımasının olduğu bir dünyada yaşadığımızı ve gerçek ve güzel olan her şeyin İdea dünyasında olduğunu söyler. Pek çok felsefeci bunu Cennet veya Ütopya kavramına benzetir. İdea dünyası ancak kendini geliştirmiş ve bu konuda yetenekli kişilerin kavrayabileceği üstün bir yerdir. Doğruyu ve gerçek formları ancak bu eğitimi almış yetenekli kişilerin anlayabileceğini söyler.

İdea kavramını açıklamak bir gerçekliğin yansımasına ya da gölgesine benzer. Platon bunu açıklamak için bir Alegori yani Zihinsel bir deney sunuyor. Platon devlet kitabının 7. Kısmında Mağara Alegorisi üzerinden Gerçeklik, Güzellik ve Adalet kavramlarını açıklar.

platon ve magra alegorisi

“Doğumlarından itibaren tutsak olarak alınmış bir grup insan bir mağaranın içinde duvara bakacak şekilde sıkıca bağlanıyorlar.  Ne kafalarını çevirebiliyorlar ne de hareket edebiliyorlar. Zamanla mağaranın önünden geçen gerçek kişi ve hayvanların gölgelerini görüp bunları isimlendirmeye başlıyorlar. Kuş, Köpek, Güzellik ve Adalet gibi kavramları ortaya çıkarıyorlar.

Günün birisinden tutsaklardan bir tanesi özgür kalıyor ve dış dünyayı gözlemlemek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başta gözleri acıyor ve gerçekliği kavramakta zorlanıyor. Bugüne kadar gerçek sandığı her şeyin aslında gerçeğin bir yansıması olduğunu öğreniyor. Kavramakta ve anlamakta zorlansa da zamanla gerçeği kabullenip ışığa alışıyor. Artık her şeyin gerçek şekillerini gören ve kabullenen tutsak gerçeğe yani ışığa bakabilecek kadar gerçekliğe alışıp aydınlanıyor.

Tutsak tekrar mağaraya döner ama gözleri ışığa alıştığından zayıf ışıkta artık gölgeleri göremez. Biliklerini ve gördüklerini diğer tutsaklar ile paylaşıp onları da kurtarmaya çalışır. Bu yolculuktan delirdiğini ve yoldan çıktığını düşünen tutsaklar bu fikre direnip kurtulmayı reddederler.”

Bu Alegori de bahsedilen tutsak filozoftur. Filozof bağlarından kurtulup gerçekliğin içinde seyahat etmiş birisidir. İdea dünyasını yani gerçek dünyayı bilebilir ve kavrayabilir. Mağarada ki topluluk ise halktır yani gerçekliği sadece gerçekliğin gölgelerine göre değerlendiren ve ona göre yargı ve kavramlar yaratan bir kitledir.

Değişime direnen bu halk korku ve yanlış bilgilendirmeden dolayı gerçekliği yargılayamaz bu yüzden karar almak ve doğru kararı uygulamakta yetersizlerdir. İdea teorisi kitabın ilerleyen kısımlarında ve Platon’un hayatında devlet ve bürokrasi kavramlarını şekillendirecektir. İdeal devlet kavramını anlatırken kullanılan Gemi Alegorisinde ki yolcular Mağara Alegorisinde kullanılan tutsaklar ile aynı gruptur. İkisi de idea dünyasını kavramakta ve görmekte yetersiz bireylerden oluşan deyimi yerindeyse kuru kalabalıktır.

Platon Düşünce Dönemleri Hangileridir?

Platon’un hayatı ve eserleri onu inceleyen uzmanlarca üç evrede değerlendirir. Aslında bu sınıflandırma hem hayatının gidişatı hem de düşüncelerinin değişiminden kaynaklanmaktadır.

  • İlk dönem : Sokrates’in Savunması
  • Orta dönem: Phaedrus, Devlet
  • Son dönem: Devlet Adamı, Philebus

Platon’un hayatı ve önemli eserleri bu üç döneme göre ayrılabilir. Bu eserler belli sebeplerden Platon’un düşünce seyahatinde ki değişimlerini kavratmakta etkili olur. Platon devlet kavramını bir kişi gibi gördüğünden Platon’un felsefesini ve devletini anlamak aynı zamanda Platon’un insanlara bakışını ve hayatını kavramakla eşittir.

İlk Dönem

Yunanlı bir soylu olan Platon düşünce yolculuğuna da bulunduğu çevreden yola çıkarak başlamıştır. Oyun yazarlığı ve felsefe ile ilgilendiği dönemlerde Klasik yunan düşünce öretişlerini ve devlet yapılanmalarını öğrenmiş ama siyasetten uzak durmuştur. Platon’un bu tür düşüncelere yönelmesi ve devlet sisteminin bozulduğunu düşünmesi hatta bundan dolayı ideal devlet ve yönetici kavramlarının üstünde yıllarca çalışmasının altında hocası Sokrates’in öldürülmesi yatar.

Dönemin en önemli filozoflarından olan Sokrates düşünce olarak toplumun çok dışında ve aykırı bir sistem geliştiriyordu. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” şeklinde bir düşünce sistemi ile var olan her şeyi sorgulayan Sokrates bir süre sonra sorgulanmaktan korkan birtakım yetkilerin gözünde düşman olmuştur.

Bir hikâyede;

“Sokrates eline bir fener alıp pazarda gezmeye başlar. Elinde fener gündüz vakti ortalıkta gezen Sokrates’i görenler hem dalga geçmek için hem de meraktan bu fenerle gündüz vakti ne yaptığını sorarlar o da ADAM ARIYORUM cevabını verir.”

Toplumda kendisine karşı direnenlerin ve düşman edinenlerin düşüncelerini ve düşmanlıklarını önemsemediğini apaçık ortaya koymuş ve kendi düşüncesini savunmuştur. Sonunda yargılanıp suçlu bulunan Sokrates idama mahkum edilmiştir.

Ölümünden önce;

“Doğruları söylediğin için öldürüleceksin bunlardan vazgeç diyen karısına, Yalan söylediğim için öldürülsem daha mı iyi?”

Diyerek ölene kadar kendi düşüncelerini savunmuştur. Böyle bir hocanın öğrencisi olan Platon hocasından inanılmaz derecede etkilenmiş ve onu örnek almıştır. Platon’un “Sokrates’in Savunması” isimli eserinde de Sokrates ne geri adım atar ne de özür diler. Sadece düşüncelerini savunan argümanları karşı cevap olarak sıralar. Bu sebepten Sokrates’in ilk düşünce biçimi büyük ölçüde Sokrates’in ki le benzerdir.

Orta Dönem

Platon orta dönemde idea kavramını geliştirmiş ve devlet sistemleri üzerine düşüncelerini oturmuştur. Devlet kitabında düşüncesinin özünün nelere değindiğini ve devletin işleme şeklini açıklamıştır. Bu dönem ayrıca Platon’un asıl tanınan ve önemli olmasını sağlayan eserlerini verdiği dönemdir. Özgür değişmemiş ve kendisine ait bir düşünce biçimi ile idea dünyasını yaratmış ve kesin bir şekilde demokrasiye karşı çıkmıştır.

İdea dünyasını yani gerçek dünyayı kavrayabilen Filozof Kralların yönetmesi gereken bir monarşi tipini benimsemiştir. Atina demokrasisinden nefret etmesinden ötürü bir sınıf sistemi içinde kendi ideal devlet sistemini kurmuştur. Devlet isimli kitabının bir karakteri olarak Sokrates’i seçmiş ve onun üstünden anlatmıştır. Sokrates hem öğretmeni hem de Devlet kitabının karakteridir. Devlet içinde Aklı temsil eden yöneticiler, İtkiyi temsil eden asker sınıfı ve İştah’ı temsil eden Halk sınıfını oluşturmuştur.

 Son Dönem

Sebebi tam olarak bilinmese bu dönemde Platon bazı tavizler vermiştir. Devlet eserinde anlattığı ideal devlet mantığından ve devlet sınıflandırmasından bazı değişiklikler yapmıştır. Sadece teori de olsa da bazı sebepleri şunlar olabilir.

Sebepleri;

  1. Siyasi baskı
  2. Yaşlılık
  3. Uygulanamazlık

olabilir. Platon insanların kendi iradeleri içinde Devlet’i birey gibi kabul edip yararına çalışmasını ve bunun için bazı fedakarlıklar yapması gerektiği fikrinden vazgeçmiştir. Yönetici sınıfının yetenekli bireylerin eğitimi ile oluşması fikrini oluşturup İtki sınıfının evlenme çocuk yapma haklarının iadesi gibi bazı karar değişikliklerinde bulunmuştur. Özellikle itki yani asker sınıfı için yaptığı değişiklikler gelişme sayılabilir. İtki sınıfı orijinal modelde evlenemez ve çocuk yapamazdı. Yeni modelde ise evlenebilir ve çocuk yapabilirlerdi. Ailesi olmayan bireyler kendini topluma ait hissedemez ve o toplumu savunmak için yeterli neden ve fedakârlık duygusunu bulamazlardı.

Platon’a Göre Devlet Yapısı Nasıl Olmalıdır?

Devlet bir birey gibi değerlendirilerek üç sınıf altında yönetilen ve amacı yine devletin karına olan bir yönetim ve yaşayış biçimi olmalıdır. Her birey için öncelikli olarak devletin üstün çıkarı gözetilmeli ve devletin yöneticisi bu konuyu bilen ve eğitim almış kişilerden oluşmalıdır.

Devlet Anlayışı

Platon ve Gemi Alegorisi

 “Azgın sularda seyretmekte olan bir geminin kaptanı en sert ve güçlü olanlarıdır. Bu geminin kaptanının gözü iyi görmez ve denizcilikten de o kadar iyi anlamaz. Etrafındakiler de gemiyi daha iyi idame ettirebileceği konusunda birbirileri ile tartışma içerisindedir. (Kaptanın bilge olduğu versiyonunda da sonuç değişmez. Bir versiyonunda kaptan bilgedir ama hasta olur.) Bir gün kaptan artık görevini yerine getiremez olur. Geminin dümeninde kimse kalmaz.

Tayfalar ve diğer personeller kendi aralarında geminin komutasını ele geçirmek için bir mücadeleye girerler. Ellerinde ne varsa yönetime geçmek için kullanırlar. Kimisi gücünü kullanır kimisi de geminin kaynaklarını. Bu kişilerin harcadıkları ve kaynaklar geminin kaynaklarıdır ve yerleşmek istedikleri konum hakkında yeterli bilgiye sahip değildirler.

Yolcular arasında bir kişi gemi kaptanlığı konusunda bilgi sahibidir ve azgın sularda gemiyi doğru bir şekilde götürebileceğini söyler. Bu kişi güvenli bir yolculuk sunmasına rağmen kimse onu dinlemez ve geminin kaptanlığı için kendi aralarında ki çekişmeye devam ederler.”

Bu hikayeden yapılması gereken üç çıkarım vardır.

  1. Mevcut yönetici en bilge kişi olmayabilir.
  2. Yönetim en bilgenin yapması gereken bir şeydir.
  3. Yönetme yeteneği farklı sınıflardan çıkabildiler.

Yönetme kabiliyetine ve eğitimine sahip kişinin toplum için alacağı kararlar o toplumun kuru kalabalığının ya da güç sahibi kimselerin aç gözlülüğünün fikirlerinden daha önemlidir. Özellikle kendisi de soylu olup üste toplumu sınıflandırmış birisinin yöneticileri başka sınıflardan da seçme felsefesi kendi dönemi için üstün bir niteliktir.

Toplum Anlayışı

Sokrates toplumu sınıflara ayırmış ve ideal biçimin bu olduğunu savunmuştur. Devlet düzeninin bu sınıfların birbirinin işine karışmaması ile olacağını ve bunun istikrar sağlayacağını öne öne sürmüştür. Bu sıfırlardan birisinden gelen birisinin zamanla güç ve destekleyenlerinden ötürü diğer bir sınıfın işlerine dahil olursa bilgisiz ve deneyimsizliğinden ötürü devleti çöküşe sürükleyeceğini söylemiştir. Devlet kitabında;

“Doğuştan sanatçı olan ya da başka bir işle kazanç sağlayan kimse sonradan parası, tutanları, gücü ve bunun gibi başka şeylerle böbürlenir ve savaşçılar arasında yükselmeye kalkışırsa ya da savaşçılardan birisi hiç de ehli olmadan devletin başındakilere katılmak isterse, böylece bunlar da araçlarını ve kazançlarını değiş tokuş ederlerse ya da bir adam bütün işleri bir arada yapacak olursa bu kargaşanın devleti yıkacağından benim gibi şüphe etmezsin her hale?”

Bu sözler ile ehli olmayan kişilerin başka sınıfın işleri ile alakadar olmasının devleti yıkacağını açıkça ortaya koymuştur. Toplumu üç sınıfa ayırarak bu sınıfların birbirine karışmamasının en doğrusu olduğunu savunmuştur.

Yöneticiler (akıl ve Bilgelik): Eğitimi ve deneyimleri ile devlet yönetiminde ve devletin işleyişinde bilgiye sahip ve idea dünyasını görüp bilebilen, devlet için en iyisini bilen kral filozof ve çevresindeklilerdir. Kral filozof gerçeğe yani ideaya uygun seçimi yapar ve diğerleri de bunu uygular.

Cesaret/İtki (Koruyucular): Toplumun çeşitli sınıflarından derlenmiş ve sadece savaşmak için eğitim almış kişilerden oluşan bir gruptur. Aile ve çocuk sahibi olmazlar bu sebepten savaşta savaşmak dışında akıllarından bir şey geçmez. Sadece bunun için mücadele ederler. Toplumda ki her çocuğu kendi çocukları gibi görürler. Platon sonradan bu fikir değiştirmiş ve aile ve çocuk kavramlarını özgür bırakmıştır.

Üreticiler/İştah (Halk): Toplumun asıl ve en büyük kısmını oluşturan gruptur. Diğerleri gibi belli bir amaç doğrultusunda yaşamazlar zaten yaşamları bir amaçtır. Çiftçilik, Hayvancılık ya da ne işle uğraşıyorlarsa o iş zaten onların amacıdır.

İdeal Şehir Kavramı

Platon ideal bir şehir tanımını (Polis = Şehir devlet) oluştururken pek çok yönü ile o dönemin şehir devletlerinden olan Sparta’yı anlatmıştır. Üstte asker sınıfının altta üretici sınıfının olduğu ve sınırların belli çizgilerle ayrıldığı bir yapılanmadır. Sparta yönetim biçimi ile Platon’un ideal şehir tanımı arasında ki asıl farklılık Sparta da üretici sınıfının köle olmasıdır. Platon bu sınıfı halk olarak değerlendirir. Belli halk ve özgürlükler tanımlar. Aile kavramını da yok ederek her sınıfı kendi sınıfı içinde bir aile olarak tanımlar. Evlilik olmaksızın kura ile birlikte olan sıfırlardan doğan çocuklar tüm o sınıf bireylerinin ortak çocuğu olacaktır ve hepsine eşit muamele edilecektir. İdeal şehir tanıtımının büyük bir kısmını asker çocuklarının eğitimi üzerine harcamış özel olarak kadın ve erkeklerin akıl ve ruh bakımından eşit olduğunu vurgulamıştır. Aile kavramının olmadığı bir sistemde doğal olarak miras ve mal hukuklarını da reddetmiştir.

Filozofun Konumu

Platon, filozof tanımına bugün ki siyasetçi ve filozof tanımlarının çok ötesinde bir bakış açısı getirmiştir. Yani düşünce sistemini geliştiren bir filozof ya da toplum yönetimine odaklanmış bir siyasetçiden daha çok ikisinin birleşimi ve her şeyi bilen bir karakter niteliği kazandırmıştır. Bu niteliklerden ötürü filozof devlet yönetiminde söz sahibidir. Devletin yöneticisinde bir filozoftur. Filozof Kral ya da Kral filozof olarak isimlendirdiği kimseler devletin yönetimi ve yapılandırılması konusunda üstün bilgi ve donanıma sahiptir.

Platon’un Diğer Tanımları

Kadının Toplumda ki yeri

Platon devlet ve şehir tanımlarına uzun süre kafa yormuş birisi olarak aile, birey, bilgi ve diğer konularda da pek çok tanımlamalar yapmış ve bazı yeni fikirler ortaya koymayı başarmıştır. Yinele yaşadığı toplumdan tamamen ayrıldığı da söylenemez çünkü düşünceleri zaman içerisinde bir evrim geçirmiştir.  

Platon’un düşünce değişimi genlikle devlet tanımı üzerinden yapılsa da şehir ve aile hayatından da değişimlere uğramıştır. İdeal Şehir tanımını yaparken kadın ve erkek tanımlarının eşit olduğunu her ikisinin de aynı ruh ve akılla sahip olduğunu savunmuştur. Toplumda kadına daha yüksek yer verdiği için ideal şehir tanımın Spatra üzerinden oluşturmuştur. Kadınların da filozof olabileceğini söyleyerek kadınlara yönetim yolunu açmıştır. Hayatının ilerleyen dönemlerinde ve eserlerinde ise ideal ruhun erkek bedeninde odluğunu söyleyerek bu düşüncesinden kısmen vaz geçmiştir.

Ahlakın Oluşumu:

Platon ahlakın gerçek anlamda bir cezalandırma korkusundan doğduğunu söylemektedir. Toplumu oluşturan bireylerin doğru olarak yaptığı şeyleri doğru olduğu için değil de yanlış yaptığında cezalandırılma korkusundan ötürü yaptığını savunur. Ahlakın kişilerin kendi kasıtları ile doğruya ulaşmak için uygulaması gereken bir yol olduğunu savunur.

Gyges’in Yüzüğü hikayesinde;

“ Gyges kralın emrinde bir çobandır. Bir gün bir deprem olur ve sürünün bir kısmı açılan yarığa düşer. Gyges yarığa indiğinde üzerinde bir taş olan bir yüzük bulur. Toplantıya bu yüzük ile birlikte gider. Toplantı sırasında kral sürünün hesabını sorarken Gyges yüzükteki taşla oyamamaktadır. Yüzüğün taşını çevirince birden görünmez olur. Gyges yüzüğün tılsımlı bir yüzük olduğunu fark eder ve bu yüzüğün gücünü kullanarak kraliçeyi baştan çıkarır. Kralı öldürüp tahtı ele geçirir.”

Platon’un sorusu eğer bu yüzükten iki tane olsaydı ve bunları eğri ve doğru iki kişi taksaydı neler olurdu? Eğri kişi doğuştan eğridir ve cezalandırılma korkusu ile doğru gibi davranır. Cezalandırılma ihtimali ortadan kalkınca özüne döner. Doğru kişi yüzüğü takıp görünmez olsa bile yolundan sapmaz. Buna dayanarak insanın özünden eğiklik ve doğruluğun geldiğiniz. Ahlakın doğru olana ulaşmak için kullanılması gereken bir araç olduğunu öne sürer.

Bilginin Oluşumu

Platon gerçek dünyada bilgi olarak kabul ettiklerimizi reddedip gerçek bilginin idea dünyasında var olacağını savunur bu dünyada gördüklerimiz ve oluşturduğumuz kavramlar idea dünyasının birer yansımasıdır.

Maddenin Oluşumu

Klasik Antik Yunan bilimine ve Aristotales ’in düşüncelerine dayanarak dünyanın Ateş, Su, Toprak ve Hava ‘dan meydana geldiğini öne sürmüştür. Aslında bu fikri kabullenmiştir. Ustalarından farklı olarak bu maddeler arasında daha sonradan Pisagor’u etkileyecek olan “Matematiksel bir ilişki” olduğunu öne sürmüştür.

“Yeteri kadar suyu toprağı suya dökerseniz daha büyük bir su kaynağı bulana kadar akmaya devam eder, Yeterli toprağı suya dökerseniz daha büyük bir kara parçası bulana kadar çökmeye devam eder…”

Her maddenin kendinden olanlara ulaşması gerektiğine dair bir amacı olduğu yönünde ki düşünce yüzyıllarca batı felsefesi ve biliminin temelini oluşturmuştur. Bunun dışında daha üst bir düşünce bulamayan daha doğrusu alanı bu olmadığından üstüne araştırma yapmayan Platon var olan bu fikri kabul etmiştir.

Varoluş

Platon özellikle ömrünün son dönemlerinde çok var olucu bir felsefe politikası izlemiştir. İdea dünyasını ve varlığını Tanrıya indirgemiş ve ilkelerini Tanrı üzerinden açıklamıştır. Bu yönüyle yüzlerce yıl İslam ve Hristiyanlık içerisinde tartışılıp kabul görmüştür. Bazı kaynaklar Platon’un bir peygamber olabileceğini bile öne sürmüştür. Platon hiçbir zaman tanrıdan mesaj taşıdığını ya da peygamberliğini öne sürmüş birisi deyidir.

Sonuç

Ölümünden yüzlerce yıl sonra fikirleri kayıtlara geçirilen ve kendisi hakkında kesin bilgiler bile bulunmamasına rağmen eserleri ile bürokrasi felsefesinin temelini oluşturmuştur. Pek çok felsefeci Sokrates’in ününün çoğunu Platon’a bahşeder.

Platon yaşamı boyunca pek çok eser bırakmış ve dönemine bir noktada ışık tutmuştur. Asıl eksikliği kendisini ve yaşamını anlatan bir otobiyografi ele almamış olmasıdır. Hayatını bir noktada felsefeye adamış olduğu varsayılarak bunun için büyük özveride bulunduğu söylenebilir. Varlıklı bir ailenin ferdi olarak yaşamını içinde bulunduğu toplumu düzeltmek ve mükemmelleştirmek için toplum modelleri oluşturarak harcamıştır.

Sokrates’in öldürülmesi, Okulunu taşıması ve döneminde ki bazı olaylardan etkilenmesi yüzünden fikirlerinde bazı tavizler vermiş olsa bile bu tavizlerin bir kısmı gelişme olarak kabul edilebilir. Platon’un Bürokrasi ve Devlet felsefesinin kurucusu olduğunu söylemek neredeyse yanlış sayılmaz. Kitapları yüzlerce yıl boyunca İslam ve Hristiyan ülkelerinde farklı dillerde okutulmuş ve kimse çürütmek için özel çaba harcamamıştır.

Demokrasiye olan düşmanlığı basit birkaç kavramla ciddi şekilde açıklaması, etkilendiği olaylar ve döneminin şartları göz önüne alınınca kimsenin yabancılaştırmadığı fikirlerdir. Özellikle şu an ki demokrasi modeli ile Platon döneminde ki Atina Demokrasisi arasında ki fark göz önüne alınınca hiç garip gelmemektedir.

Günümüzde demokrasi modelini işleyen siyasetçilerin doğru karar alarak halka uygulamak ve bunun için teknik bilgiye sahip olmak zorunlulukları yoktur. En önemlisi bunların tek bir düşünce etrafında birleşmesi gerekmemektededir. Her parti kendi görüş grubunu savunur ve yönetimde ki grup halkı için karar vermek yerine onların istek ve ihtiyaçlarını belirlemekle yükümlüdür. Halın istek ve arzularını dinleyip uygun şekilde ihtiyaçlarını karşılamak günümüz siyasetinin bir parçasıdır. Oysa ki Atina Politikası ciddi bir şekilde Oligarşi baskısı altındaydı. Demokrasi toplumun tamamı için geçerli bir kavram değildi ve soylu kesim devleti baskı altında tutuyordu birkaç soylunun yanlış varsaydığı toplumun geneli için yanlış kabul edilebiliyordu. Bunlar göz önüne alınınca Platon’un demokrasiye düşman olması yanlı değildir.

Hayatının sonuna doğru verdiği tavizler tanrıyla yakınlaşmak ya da baskıdan olabilir tam bilemeyiz. Kayıtlar arasında ki 5 yüz yıllık fark göz önüne alınarak bunun zamanla bozulmuş bir bilgi olduğu bile söylenebilir. Kendisinden sora gelen tüm bürokrasi felsefesi yapan meslektaşlarını etkilemiş ve onların eserlerinde az ya da çok şekilde kendisini göstermiştir. Devlet sistemleri üzerine kurduğu teori yüzyıllarca kabul görmüş ama tam şekilde asla uygulanamamıştır.

Kendisinden sonra Ütopya modelleri oluşturan felsefeci yazarlar ciddi şekilde platondan etkilendiklerini kabul etmektedirler.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir